Search for content, post, videos

Osman B. Affân

enlerinden,

Resûlullah (s. a. v)’ın tevhid mücadelesinde malı ile canı ile destek olan yakın arkadaşı,

Aşere-i Mübeşşere’den, asr-ı saadetin parlayan incilerinden, meleklerin bile kendisinden

Utandığı kutlu sahabe . . .

Bu zamana kadar emsali görülmemiş olan hayâ abidesi; babası Affan b. el-Âs, annesi Ervâ bint Küreyz’ dir. Annesi Resûlulah’ın halası Ümmü Hakîm Beyzâ bint Abdülmuttalib’in kızıdır. Mensubu olduğu Emevî (Ümeyye) kabilesinin soyu, Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Hz. Osman, Mekke’de dünyaya gözlerini açmıştır. Hz. Osman’ın dünyaya teşrifleri; fil olayından altı yıl sonra, hicretten kırk yedi sene önce vuku bulmuştur. Peygamberimiz(s. a. v. )’den altı yaş küçüktür.

Hz. Osman(r. a) İslâm’la şereflenmeden evvel de yüksek bir ahlâka sahipti. Kureyşliler arasında sevilen sayılan yumuşak kalpli ve merhametli biri idi. İslâm’la Hz. Ebu Bekir’in sebebiyle müşerref olmuştur. O sıralarda otuz dört yaşlarında bulunan Osman(r. a)’ı; amcası Hakem b. Ebü’l-Âs, İslâm dinine girdiği için bağlamış, dininden dönene kadar da bağlarını açmayacağını söylemiştir. Ancak Osman’ın kararlığını görünce çözmek zorunda kalmıştır. Amcasından sonra annesi de onu döndürmek için çok uğraşmış, fakat o Hak dinden geri dönmemiştir.

Edep, iman, güzel ahlâkın hepsine sahip olan Hz. Osman (r. a), Resûlullah (s. a. v) Efendimiz’in kızı Rukıyye ile evlenerek Resûlullah (s. a. v)’in damadı olma şerefine nail olmuştur. Daha sonra ailesi ile beraber önce Habeşistan’a daha sonra da Medine’ye hicret etmiştir. Bunun için Lut (a. s) dan sonra ailesi ile beraber hicret eden ilk kişidir. Hz. Rukıyye’nin vefatından sonra Resûlullah (s. a. v) diğer kızı olan Ümmü Külsûm’ü Hz. Osman’a nikâhlamıştır. Resûlullah (s. a. v)’ın iki kızı ile evlendiği için Hz. Osman (r. a)’a “ZÜ’N-NÛREYN (zinnûreyn)”, (iki nur sahibi) lakabı verilmiştir. Resûlullah (s. a. v) şöyle demişlerdir:”Hiç bir insana bir peygamberin iki kızı ile nikâhlanmak nasip olmamıştır, bir kızım daha olsa onu da Osman’a nikâhlardım. ”

 “Ashabımdan bana en çok benzeyen Osman’dır”

Tam bir Kur’an aşığı olan Hz. Osman (r. a) Resûlullah (s. a. v) zamanında Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemişti. Geceleyin kıldığı iki rekât namazda Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederdi. Sahip olduğu güzel ahlâk ve edebi ile de halkın arasında dikkatleri üzerine çeken sahabe idi.

Öyle ki; bir gün Resûlullah (sav) Efendimiz, zevcelerinden Hz. Aişe (r. a) validemizin evinde bulunuyorlardı. O sırada Hz. Ebu Bekir(r. a) gelip hane-i saadete girmek için izin istediler. İzin verildi ve içeri girdiler. Resûlulah (s. a. v), Hz. Ebu Bekir (r. a) içeri girdiği zaman durumunu değiştirmedi. Sonra Hz. Ömer (r. a) geldi ve içeri girmek için izin istedi. Ona da izin verildi ve içeri girdi. Hz. Ömer (r. a)’den sonra Hz. Osman (r. a) geldi ve içeri girmek için izin istediğinde; Hz. Resûlullah (s. a. v), hemen ayaklarını düzeltip oturduktan sonra izin verdiler. Gelen misafirler gittikten sonra Hz. Aişe annemiz durumu merak edip sordular:”Neden Ebubekir (r. a) ile Ömer (r. a) geldiğinde de durumunuzu değiştirmediniz de Osman (r. a) gelince uzandığınız yerden doğrulup ayaklarınızı örttünüz”demesi üzerine Hz. Resûlullah (s. a. v) ”Osman (r. a) utangaç biridir, derdini söylememesinden korktum. Ya Aişe nefsimin yedi kudretinde bulunan Allah’a (c. c) yemin ederim ki melekler Allah ve Resûlunden utandıkları gibi Osman’dan da utanırlar. Ve yine demişlerdir ki :”Kendisinden meleklerin hayâ ettiği bir kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?(Müslim, “Fezâ’ilü’s-sahâbe”,26)” demiştir. Yine bir hadislerinde “Ashabımdan bana en çok benzeyen Osman‘dır”demiştir.

 Benden yükü ile beraber yüz deve daha. . .

Tebük gazvesi; Müslümanlar için zorluklar altında geçen bir savaş olmuştur. . Savaş hazırlıkları yapıldığı zamandır. Çoğu müslümanın ne azığı vardır ne de binecek devesi. Resûlulah Efendimiz (s. a. v) ashab-ı güzünle mescidde bulundukları sırada sorarlar ”Bu orduyu kim teçhiz edecek ”?diye. Oradan Hz. Osman (r. a) ayağa kalkar ve der;”Benden yükü ile beraber yüz deve”. Resûlullah (s. a. v) tekrar ashaba dönerek sorar ”Bu orduyu kim teçhiz edecek?” Tekrar Hz. Osman ayağa kalkar”Benden yükü ile beraber yüz deve daha”. . . Ve Resûlullah (s. a. v) aynı suali yine tekrar ederler. Yüksek hayâ sahibi,”Yükü ile beraber yüz deve daha veriyorum ” diyerek bütün ticaret develerini Allah (c. c) yolunda infak etmiş olur. Resûlullah Efendimiz (s. a. v) bu hadiseden sonra şöyle derler: “Allah(c. c) Osman’ın geçmiş ve gelecek günahlarını affetsin. Bazı rivayetlere göre “Bundan sonra Osman’a yaptıkları zarar vermez” demişlerdir. .

Susuz Medine. . .

Resûlullah Efendimiz (s. a. v) Medine’ye hicret ettikleri zamanlarda Medine’de su yoktu. Yalnız bir Yahudi’ye ait “Rumen “adında bir kuyu vardı. Bu Yahudi, etrafı bile örülmemiş olan kuyusunun suyunu para karşılığında satıyordu. Zor durumda olan Müslümanların imdadına Resûlullah (s. a. v)’ın sözü yetişiverdi. Rumen kuyusunun alınmasını, Müslümanların bir nebze olsun rahatlamalarını istiyordu. Edep incisi olan Osman (r. a) Resûlullah (s. a. v)’ın sözü üzerine gidip Yahudi ile anlaşma yaptı. Yahudi işine gelmediği için kuyunun tamamını satmak istemiyordu ve kuyunun yarısını sattı. Hz. Osman (r. a) kuyudan su alma sırası kendisine geldiğinde bütün Müslümanlara su almaları için izin verirdi. Yahudi ise kuyu kendisine ait olduğu günlerde suyu para ile satmaya devam etti. Fakat o Yahudicin günü geldiğinde kimse kuyunun başına uğramaz oldu. Canı sıkılan Yahudi Hz. Osman (r. a)’la anlaşarak kuyunun hepsini ona sattı. Kuyunun hepsini satın alan Hz. Osman (r. a) kuyuyu Müslümanlara vakfetti.

 Gözler de zina eder. . .

Sahabelerden birisi Hz. Osman (r. a) ‘ın evine gidiyordu. Yolda bir kadına rastladı ve ona baktı. O sahabe Hz. Osman (r. a) ‘ın evine vardığında Hz. Osman (r. a) o kişiye ithafen “Sizden birine ne oldu da üzerinde zina eseri bulunduğu halde evime geldi” deyince o sahabe “İçimizde zina eden biri yoktur” dedi. Bunun üzerine Hz. Osman (r. a) Resûlullah (s. a. v) ‘ın “Gözler de zina eder” dediğini söyledi. O sahabe :”Resûlullah (s. a. v) den sonra vahiy gelir mi “diye sorar. Bunun üzerine Osman(r. a):“Hayır, bu vahiy değil, ferasettir” der.

 Şehid halife. . .

Hz. Ömer (r. a) bir suikast sonucu yara alınca, yerine geçecek olan halifenin seçilmesi için aşere-i mübeşşereden hayatta olan amcasının oğlu ve eniştesi Saîd b. Zeyd hariç altı kişiyi (Osman, Ali, Zübeyir, Talha, Abdurrahman b. Avf, Sa’d bin Ebû Vakkas. Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm) görevlendirmiştir. Ancak Hz. Ömer (r. a) rüya âlemi olan dünyaya gözlerini yumup, baki olan gerçek hayata irtihal edince, toplantı ertelenmiştir. Daha sonra yeni halifenin seçimi için kurul toplandı. Abdurrahman b. Avf, aralarından birinin halifelik hakkından feragat etmesini ve halifelik için en çok istenen kişiyi seçmek üzere hakemlik yapmasını teklif etti. Diğerlerinin kabul etmediği bu görevi kendisi talip oldu ve onların da onayıyla çalışmalarına başladı. . Abdurrahman bin Avf; halkın içinde dolaşarak hem gizli hem de aşikâr halifenin kimin olması gerektiği konusunda halk ile bir fikir alışverişi yaptı. Dördüncü gün sabah namazından sonra kararını açıklamak üzere Mescid-i Nebevî’de toplandılar. Abdurrahman b. Avf önce Hz. Ali’yi sonra Hz. Osman’ı çağırdı. İkisinden de Allah’ın kitabına ve Resûlünün sünnetine uyma ve ilk iki halifenin siyasetini izleme yolunda onlardan teminat istedi. Hz. Ali:” Gücümün ve bilgimin yettiği kadar. ” Dedi. Hz. Osman da:”Tereddütsüz. ” Cevabını verince, Hz. Osman’ı halife ilân ederek ona biat etti. Abdurahman’ın biatı üzerine orada bulunan tüm sahabeler Hz. Osman(r. a)’a biat ederek onu halife seçti.

Üçüncü halife olan Hz. Osman (r. a); halifeliği sırasında Şam’a ve Irak’a seferler düzenlenmiş bu yerlerin fetholunmasıyla İslâm devletinin sınırları genişlemiştir. Hz. Ebu Bekir (r. a) zamanında toplanan Kur’an-ı Kerim’i yazdırıp çoğaltmıştır. Ayrıca ilk üzerinde “BİSMİLLAH” yazılı İslâmi para onun zamanında basılmıştır.

Hz. Osman (r. a) hilâfet makamında iken bir fitne peyda olmuştu. Bu fitnenin kaynağı ise; Abdullah b. Saba’dan idi. Önceleri Yahudi olan bu adam Müslüman olduktan sonra da hırsı ve kini sönmemiş gittikçe daha da artmıştı. Ve asılsız şeyleri bahane ederek halkın içine fitneyi sokup nihayetsiz olan emellerine ulaştı. Fitneciler Mısır’dan, Basra’dan, Kûfe’den bir grup oluşturup Hz. Osman (r. a) ‘ın evini muhasara altına aldılar. Amaçları, Hz. Osman (r. a)’ı üzerinde bulunduğu hilafet makamından düşürmek ve onu öldürmekti. Resûlullah (s. a. v) bu fitnenin çıkacağını önceden bildirmiş ve bu fitne döneminde Hz. Osman (r. a) ‘ın bozulmayacağını doğru olarak kalacağını ashab-ı güzinin içinde söylemişti. Ashab’ın önde gelen komutanları fitnecilerle savaşmak için Hz. Osman (r. a)’dan izin istiyorlardı. Fakat Hz. Osman (r. a) Resûlullah (s. a. v)’ın bulunduğu beldede kan akıtılıp savaş olmasını istemiyordu. O kararını çoktan vermişti. Rüyasında Peygamberimiz(s. a. v. )nin “yarın birlikte iftar edeceklerini” söylemesinin de etkisiyle de âsilere boyun eğmeyi reddetti. , O’nun hadisi de böylece gerçekleşti. Hz. Osman âsilerce. Kur’an okurken 86 yaşında şehid edildi. Kim bilir belki de cennette Hz. Muhammed’e arkadaş olmuştur. Çünkü Hz. Peygamber bir hadislerinde:”Her peygamberin cennette bir refiki vardır. Benim cennetteki refikim de Osman’dır. ”(Tirmizî, Menâkıb,19;İbn Mâce,”Mukaddime”11) diyerek onu cennetle müjdelemiştir.

 

Kaynaklar:

Dört büyük halife(Şemsüddin Ahmed Sivasî),

Şevâhid-ün nübüvve,

Şamil İslâm Ansiklopedisi

İsmail Yiğit, “Osman”, DİA,  XXXIII, ss. 438-443.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *