15 Temmuzun Kahraman Hanımları
Kapkaranlık bir 16 Temmuz’a uyanacaktı Türkiye, 15 Temmuz gecesi göğsünü yurduna siper eden kahramanları olmasaydı. Dile kolay 240 şehit, 2000’in üzerinde yaralı vatandaş…. Allah hepsinden razı olsun.
Vatanı için, işgalci kuvvetlerle gözünü kırpmadan mücadele eden o kutlu hanımlardan, 15 TEMMUZ’UN Nene Hatunları’ndan, kahraman hanımlarından bir kısmını kaleme aldık, kalbimizde dualarla….
TÜRKAN TÜRKMEN TEKİN
Hepimiz Rachel Corie’nin hakkında bir şeyler duymuşuzdur. Biraz tüyo vereyim hatırlayamayanlara: Amerikalı. Gaza’daki Refah mülteci kampında bir Filistinli öğretmenin evinin yıkılmasına engel olmaya çalışırken İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürüldü..
Türkan Türkmen Tekin de onunla aynı kahramanca duyguları paylaşıyordu belli ki darbeci askerlerin tankları önünde. Türkan Türkmen “Benim devletimin askeri, benim yurdumda kendi milletini ezip geçecek değil ya” diyerek durdurmak istemiştir büyük yanlış içinde olanları.
O an tankı süren askeri durduramadı belki, ama hem kendi evlatlarına hem de bu vatanın her bir ferdine gurur duyacakları bir hikâye bıraktı içtiği şehadet şerbetiyle.
Allah şehadetini kabul etsin…
SEHER YAŞAR
Özel Harekât’ın gencecik polislerindendi. Acılı annesinin tabutu başında söylediği şu sözler: “Kızım annen burada dik duruyor. Bak ağlamıyor”deyişi, teslimiyeti, kabullenişi Bakara Suresi’nin 286. ayetini hatırlatıyor bizlere: “Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme”. Allah şehit annelerini bile öyle güzel seçiyor ki…
Allah şehadetini kabul etsin…
ZEYNEP SAĞIR
Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’na yapılan hain saldırıda şehit düşenlerden o da. 38 yaşında. 2 ay önce Sivas’tan Ankara’ya atanmıştı. Biri 10, diğeri 8 yaşında iki evlat emanet bıraktı bizlere.
Allah şehadetini kabul etsin…
CENNET YİĞİT, GÜLŞAH GÜLER, KÜBRA DOĞANAY
Kübra, Cennet ve Gülşah…
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim İş Öğretmenliğinde birlikte okudular.
Birlikte polislik sınavlarına girdiler.
Ve birlikte şehit oldular.
Doğu görevinden geleli henüz iki ay olmuştu; annesinin “ciğerim” diyerek tabutunu okşadığı biricik Kübra’sıydı.
Cennet, tatlı bir sevinç üzereydi. 1 ay sonra nişanlanacaktı. Yüzükleri dahi alınmıştı.
Ve Gülşah, başarıyla yürüttüğü polislik mesleğinin dışında resim çizmekten hiç vazgeçmemişti.
Allah şehadetlerini kabul etsin.
DEMET SEZEN
Belki de Özel Harekât’ın en zor görevlerinden birini üstlenmişti Demet Komiser. Şehit ailelerine acı haberi veren, şehit cenazelerinde anneleri, eşleri, şehit yakınlarını teselli eden isimdi. Şehitlerimizin çocuklarına sık sık ziyaretler yapıp onları oyuncaklarla mutlu etmeye, acılarını birkaç dakikalık da olsa unutturmaya çalışırdı.
Kim bilir 2,5 yaşındaki oğlu Hüseyin Alp’ten daha çok görüyordu belki onları. Şehit yakınlarına:“Dik durun ablam ağlamayın. Düşmanları güldürmeyelim. Şehitlik, şahadet en büyük mertebe” diye söylerdi. Kendisi de o mertebeye erdi.
Allah şehadetini kabul etsin.
SEVDA GÜNGÖR
Ankaraʾda Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görev yapan polislerden biri de Sevda. Hain saldırıda şehadetle taçlananlardandı.
Allah şehadetini kabul etsin.
AYŞE AYKAÇ
Çengelköy, naif tınılar semtiydi birçoğumuzun gözünde. Artık çok daha farklı bir misyonu var. Sokaklarında gezerken, belki o meşhur çınaraltı cafe’sinde çay içerken asla eski huzuru bulamayacağız. Hatta belki uzun bir süre oraya gitmeye varmayacak ayaklarımız…
Ayşe Hanım, Çengelköy’ün şehitlerinden.
Allah, şehadetini kabul etsin…
SEVGİ YEŞİLYURT
30 Ekim 1973 tarihinde Boğaziçi Köprüsü ismiyle açıldı İstanbul Boğazı’nın ilk köprüsü. 15 Temmuz 2016’da darbecilerle mücadelenin başladığı ilk yer olan ve onlarca şehit verdiğimiz köprü artık omuzlarında çok şerefli bir rütbe taşıyor: 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü
Sevgi Yeşilyurt da köprünün 43 yıllık isminin değişmesine vesile olan o şanlı şehitlerimizden.
51 yaşındaydı Sevgi Hanım. Evladı şöyle anlatıyor annesini: “ Vatan söz konusu olduğunda annem kaplan kesilirdi. O gece de öyle olmuş. Köprüde ateş açıldığını duyan annem, oraya ilk gidenlerdenmiş.”
Allah şehadetini kabul etsin…
HATİCE KÜBRA ÇİFTÇİ
Köprüde darbecileri çıldırtan kadın…Boğaziçi Köprüsü’nde askerlere direnen Safiye Bayat gibi bir hanım daha vardı. Hatice Kübra Çiftçi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sokağa çıkın’ talimatı sonrası köprüye gitmiş, Askerlere telefonundan Cumhurbaşkanımızın konuşmasını izletmişti.. Askerlerden üçü konuşmayı görünce ellerindeki tüfeği yere düşürdü. Korkmuşlardı. Darbenin başarısız olduğunu anlamışlardı. O an cesareti iyice arttan Hatice Kübra Çiftçi Köprüde askerlerin üstüne yürüdüğü görüntülerle hafızalarımıza kazındı. 45 dakika boyunca tartıştığı askerlerin “Git kadın, beynine sıktırtma!…” diyerek azarladı, sonra silahla kolundan, bacağından, göğsünden yaraladı.
Babası Ahmet Çiftçi, 60 ve 80 ihtilallerini görmüş ve ihtilal sonrası idamla yargılanan ilk gazeteci olarak yıllarca cezaevinde kalmış. Evlatlarına da o günleri anlatan sayısız hatıralar bırakmış. O yüzden darbeleri yakından bilen bir isim. Askerlerin sağa sola hedef gözeterek ateş ettiğini söyleyen Çiftçi o dehşetengiz saatleri şöyle anlatmaktaydı medyaya, gazetelere:
“Tankın üstünde omuzu kalabalık askerlerden biri, her sivil vurduğunda zafer işareti yaparak seviniyordu. Gözü dönmüştü adeta. Çok yaralı vardı. Ortalık kan gölüne dönmüştü. O an, ya öleceğiz ya da bu gözü dönmüşlerin eline düşeceğiz diye düşündüm. Tankların üzerine doğru gitmeye başladım. İçimde çok büyük bir öfke vardı. Çünkü bu FETÖ mensuplarını iyi tanıyordum. Benim eczaneme haraç kesmeye gelmişlerdi. ‘SGK’ya kestiğin aylık fatura miktarının yüzde 20’sini himmet adıyla bize vereceksin’ demişler ben reddedince de ‘Bir gün gelecek idare bizim elimize geçecek. Bu ödemeyi yapmayan eczaneler o zaman kapatmak zorunda kalacaklar. Kainat imamızın fetvasına göre; Bizden olmayanın malları ganimet, eşleri, kızları da cariye hükmündedir’ demişlerdi. Bunların hakimiyetine girmektense toprağın altına girmeyi tercih ederim düşüncesiyle tankların üzerine yürüdüm. Sonra yaylım ateşine başladılar. Kolumda, bacağımda ve göğsümde sıcaklık hissettim. Albayın biri, ‘takviye asker gönderin’ diye bağırıyordu. Yaralı halde kalabalığın arasına girdim. Bulunduğumuz yere gelen mavi bir otobüsü görünce albayın sözlerini hatırladım. Çevremdekilere askerler geliyor diye bağırdım. İnsanlar o otobüsü durdurunca içeriden bir yaylım ateşi başladı. Ancak ele geçmeleri uzun sürmedi.” Allah rızası, vatan-millet aşkıyla darbeye karşı durduğunu anlatan Çiftçi, ve onun gibi diğer kahramanlar, çağımızın Nene Hatunları “Yine olsa yine yaparım” diyorlar.
Allah hepsinden razı olsun.
FİKRİYE TEMEL
Tüm Türkiye onu elinde sıkı sıkıya tuttuğu sopa ile tanıdı. Darbeci hainlerin tankından, topundan, tüfeğinden çok daha kaviydi. O an darbeci hainlerden biri ile yüz yüze gelse, Fikriye Teyze’nin gözünü kırpmadan onu yere sereceği şüphe götürmez bir gerçekti. “Yine olsa yine giderim” diyor Fikriye Teyze cesaretinden zerre eksilmeden…
DERYA OVACIKLI
Ankara Akıncı Üssü gazilerinden Derya Ovacıklı. Vatanının düşman işgalinden kurtulması için gözünü kırpmadan gitti f16ların havalandığı üsse. Ne yapıp edecek tonlarca ağırlığı olan bomba yüklü uçakların havalanmasına Allah’ın da izniyle müsaade etmeyecekti. Öyle de oldu. Omuz omuza verdiği vatanseverlerin imanlarının kuvvetiyle büyük ölçüde engellendi kalkışlar. Bir bacağını kaybetti Derya Ovacıklı ve o koca yüreği ile şu cümleleri kurdu tedavi gördüğü hastanede: “ Bir bacak hiç önemli değil, canımız bu vatana feda. Elhamdülillah. ”
FATMA ŞAHİN
Fatma Şahin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı. O gece İstanbul’da 120 ülkenin katıldığı uluslararası bir toplantıdaydı. Darbe haberini alır almaz Gaziantep’e gitmek üzere Atatürk Havalimanı’na geldi.
Herkes gücünün yettiğince mücadele ediyordu o gece; kimi sopasıyla sokaklardaydı, kimi sırtında çantasıyla, kimi kamyona doldurup meydana taşıdığı gençlerle, kimi de yönetimindeki birimlerin araçlarıyla…
Şahin, Gaziantep’e varır varmaz 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı’ndaki hareketlenmeyi fark edip, elindeki imkânlarını kullanarak büyükşehir belediyesine ait iş makineleri, kamyonlar ve otobüslerle kışlanın giriş ve çıkışlarını kapattırdı…
Ve o gece için şunları söyledi: “15 Temmuz akşamı Türk tarihine altın harflerle yazılacak bir başarı hikâyesi yazıldı. Bir destan yazıldı. 81 ilde her bir organ orada büyük bir mücadele verdi. Biz ikinci bir kurtuluş savaşı mücadelemizi verdik. Her şehir bu mücadelenin canlı şahidi oldu.”
MİNE ÖZER
Yüreği kadar güzel bir kadın daha. Bir anne. Şanlı direnişe Ankara’da destek verenlerden. Karşısında onu vurmak için mevzilenmiş tankın içindeki askere “ Yavrum ben senin annen, anneannen, teyzen sayılırım, yapma, suç işleme.” diyerek onu ikna etmeye çalıştı. Kalbi kaskatı olmuş askeri yumuşatamadı bu söz. Mine Hanım gazilik rütbesiyle tanıştı.
ADEVİYE GÜL İSMAİLOĞLU
Rabiatü’l Adeviye 8.yy’da yaşamış bir hanım evliya. Rabbin rızasından başka bir şey düşünmeyen, hak duruşu sebebiyle “dişi aslan” olarak anılan kadın. Biz Rabiatü’l Adeviye’yi okuyarak öğrendik. 21. yy’ın Adeviye Gül’ünü, daha 14 yaşındaki bu “dişi aslan” namzeti koca yürekli kızı da onunla aynı çağda yaşayarak. Darbe girişimi haberini aldıklarında bir dakika tereddüt etmedi İsmailoğlu Ailesi, İstanbul Valiliği’ne doğru yola koyuldu, ellerinde bayraklarıyla. Adeviye Gül’ün verdiği röportajlarda kurduğu en güzel cümlelerden biri “Bayrağımızdaki kırmızı renkte artık benim de kanım var” ifadesiydi.
TÜRKAN GÜDER
Güder Ailesi de her Türk vatandaşı gibi herhangi bir görüşe mensup olduğu için değil, vatanını, milletini, bayrağını savunmak için Akıncı Hava Üssü’ne gitti. Eşi şehadet mertebesine ulaştı, kendisi de oğlu ile beraber gazilik rütbesiyle tanıştı. Kayıplarına ve yaralarına rağmen, “darbeyi bertaraf edebildiğimiz için çok mutluyum” diyor Türkan Hanım.
SAFİYE BAYAT
Hepimiz onu simge haline gelmiş sırt çantasıyla hatırlıyoruz. Safiye Bayat da darbe haberini alır almaz sokağa düşenlerden, vatanı tehlikedeyken evine sığamayanlardan. Safiye Hanım Çengelköy’den köprüye vardığında darbeci askerlerin yanına gidip konuşmayı kafasına koymuştu. Etrafındakiler engellemeye çalışsalar da o direndi. Ve gitti. Ne acı ki aynı dili konuşmuyorlardı. Tehditler savurdular Safiye Hanım’a, havaya bir iki el ateş açarak korkutmak istediler; aslında belki korkutmak da değil daha kötüsünü…
Ama o bunların hiçbirine aldırış etmedi! Korkmadı! Gözlerinde hiçbir tereddüt olmadan yanlarından geçerek geldiği yöne yürüdü… Artık daha kalabalık olduklarını gördü. Ve sonrasında silah sesleri şiddetlendi… Yaralanan birçok insana yardım etti Safiye Hanım, zaten tam da bir yaralıya yardıma giderken vuruldu bacağından. Feda olsun diyor vatana. Ve bunu derken ne dudaklarında bir titreme ne de bir göz kaçırma, en ufak bir pişmanlık belirtisi yok.
Allah hepsinden razı olsun
HANDE FIRAT
CNN Türk Ankara Temsilcisi. Televizyonculuk tarihinde bir ilk yaşandı o korkunç gecede. Devlet büyüklerinin bir kısmı telefonla bağlanmış açıklama yapmıştı fakat Cumhurbaşkanı’nın sessiz kalıp henüz bir açıklama yapmamış olması ve fısıltı haline yayılan ülkeyi terk etti söylentileri insanları fazlasıyla tedirgin etmişti. Hande Fırat tam da bu anda yetişti umudu yerle bir eden söylentilere. Kızıyla her gün FaceTime üzerinden görüntülü konuşurken cumhurbaşkanı ile de aynı şekilde iletişim kurabileceği geldi aklına. Ve tarihe geçen o konuşma, büyük güç verdi Türk milletine. Hande Fırat da bu habercilik harikası zekâsıyla 15 Temmuz’un Hanım Kahramanları arasında yerini aldı.
ŞERİFE BOZ – SELMA TUTAR
Pek de alışkın değiliz bir kamyonu kadının sürmesine. Şerife Hanım şaşırttı tüm Türkiye’yi, hatta şaşırtmakla kalmayıp ağlattı… Cumhurbaşkanının dışarı çıkın çağrısını dinledikten hemen sonra oturdu kamyonun şoför koltuğuna, mahallede ne kadar genç varsa toplayıp meydanlara götürdü. Komşusunun darbeye direnişini gören Semra Hanım da hem ona destek olmak hem darbe karşıtı olduğu göstermek hem de vatanını korumak için eşlik etti arkadaşına. Beraberce bir destanın kahramanı oldular.
ELİF DAĞDELEN SARI
TRT’de okunan sahte darbe bildirisini duyar duymaz sokağa çıkanlardan Elif Hanım. Dışarı çıktığında karakolun önünde gördüğü manzara işin ciddiyetini kavramasına sebep olmuştu. Eve geldiğinde cumhurbaşkanının meydanlara çıkın çağrısını duyunca artık onu evde tutmak gibi bir ihtimal yoktu. Arabalarıyla havaalanına doğru yol aldıklarını ve yolda gördükleri askeri araçlara geri dönün çağrısında bulunduklarını anlatıyor Elif Hanım. Havaalanına vardıklarında ise askerlerin ve askeri araçların önlerine geçip onları durdurmaya çalıştıklarını anlatıyor.
Ve tam da bu sırada bir askeri aracın kapısını yoklayıp açıveriyor ve askerin ve komutanının “in arabadan” demelerine zerrece aldırış etmiyor “bu benim aracım ver anahtarı diyerek” karşılık veriyor onlara. Hamd olsun sonrasında “Elif Hanım”ların sayıları artıyor ve bir başka kahramanlık destanı da böyle yazılıyor.
Allah rızası, vatan-millet aşkıyla darbeye karşı durduğunu anlatan çağımızın Nene Hatunları, hanım kahramanlarımız, “Yine olsa yine yaparım” diyorlar.
Allah hepsinden razı olsun.
Seyyide Dergisi 45. Sayıda. Abonelik için tıklayın.