Emine İlyas, 28 Şubat Öğrenci Derneği Başkanı, aynı zamanda Konya Ensar Vakfı Hanımlar Komisyonu Başkanı ve 28 Şubat mağduru bir hanımefendi. Kendisiyle bu mağdur
iyeti ve 28 Şubat’ı ayrıntılı konuştuk. Hüzünlü cümleleri de oldu. Umut dolu cümleleri de. Tek suçu dini hassasiyetlerinden dolayı başörtüsü takmak olan hanımların, hanım kızlarımızın mağduriyetini gidermek için kurduğu 28 Şubat Öğrenci Derneği ile mücadelesini sürdürmekte… Şimdi sohbetimize dönelim ve neler anlattı bizlere o günlere dair, bakıp o günleri okuyalım kelime kelime…
Fatma Toksoy: Emine Hanım, İrtica adı altında baskılanmak, susturulmak yıldırılmak istenen dindarlardan birisiniz. Başörtünüz dolayısıyla 28 Şubat döneminde okuma hakkı elinden alınanlardansınız. Yani 28 Şubat mağduru bir hanımsınız. Anlatır mısınız nasıl ve neden atıldınız okuldan? Sizin okuduğunuz Üniversitede 28 Şubat nasıl uygulandı?
Emine İlyas: 1998-1999 Eğitim Öğretim yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü 2. Sınıf öğrenci iken başörtüsü yasağıyla karşılaştım. Derslere devam edebiliyorduk, ama her derste hocalarımız bizi çağırıp uyarıyor ve başörtülü derste duramayacağımızı, başörtümüzü çıkarmamızı ya da dışarı çıkmamızı söylüyorlardı. Okul numaralarımızı alıp dekanlığı bilgilendiriyorlardı. Önce kınama ve bir hafta uzaklaştırma ardından bir ay uzaklaştırma cezaları aldım. Başörtüsü nedeniyle eğitim hakkımın engellenmesini hukuksuz bularak bir avukata başvurdum. 50 arkadaşımla birlikte dava açtık. Mahkeme üniversiteye başörtülü girdiğimiz için mahkeme bizi suçlu buldu. Yapacak bir şey kalmamıştı. Maalesef eğitim hayatım tamamen sona erdi.
(Selçuk Üniv. Öğrencileri Başörtüsü mücadelesi verdikleri dönemde Sibel Eraslan Hanım’dan
randevu talep edip İstanbul Çamlıca’da buluşup,görüşmüşler, o günün hatırası)
Fatma Toksoy: Okuldan uzaklaştırma cezası verilince eylem yaptınız mı? Nasıl sonuçlandı?
Emine İlyas: Yasak önce sınıflarda başladı daha sonra kampüse de alınmamız yasaklandı. Başörtülü onlarca arkadaşımızla kapıdan içeri alınmıyorduk. Ailem eğitimime devam etmemi istiyordu, devam etmeyeceksem de eve dönmemi söylüyorlardı. Mahkeme bizi suçlu bulunca üniversite eğitimimi bırakmak zorunda kaldım, bu nedenle hiçbir eyleme katılmadım.
Fatma Toksoy: Hocalarınızdan da atılan, okuldan uzaklaştırılanlar oldu mu? Neden? Nasıl?
Emine İlyas: Biz sınıflara başörtülü girdiğimizde idareye bizimle ilgili bilgi vermeyenlerin çok zorluklar yaşadığını hatta görevden alındıklarını duydum, fakat gerçekten o dönemde iletişim kanalları bu kadar kolay değildi o yüzden bu konuda çok sağlıklı bir bilgiye de sahip değilim.
Fatma Toksoy: Siz de ikna odalarına alınmışsınız sanırım. Neler teklif edildi ikna odalarında sizlere?
Emine İlyas: Fakülte dekanımız görevden ayrıldı ve Nuray Senemoğlu göreve geldi. Bizleri dekanlık binasında toplayıp neden başımızı örttüğümüze dair şu an hatırlamakta zorlandığım çeşitli sorulardan oluşan evrakları doldurmamızı istediler. O vakte kadar yüzlerini dahi görmediğimiz üniversite yönetimi gergin bir şekilde bizleri bir salona alıp belgeleri doldurmamızı istediler. O kadar korkmuşum ki hiç hatırlamıyorum. Yüzleri, isimleri, neler söylendiğini hatırlayamıyorum. Sadece artık durumun ciddiyetini anlayıp çok üzüldüğümü, evime gidene kadar 9 saatlik yolu ağlayarak geçirdiğimi, bütün otobüsün anlamsız gözlerle bana bakmasını ve bundan ne kadar çok incindiğimi, beni uğurlamaya gelen eğitimine devam eden arkadaşlarıma vedamı unutamıyorum.
Fatma Toksoy: Siz Tutuklandınız mı? Arkadaşlarınızdan tutuklananlar oldu mu? Onlar neler yaşadı siz neler yaşadınız bu süreçte? İşkence gördünüz mü? Gören arkadaşlarınız oldu mu?
Emine İlyas: Hiçbir tepkide bulunamadık. Yüzlerce polis kapıda bekliyordu. Ve en ufak bir hareketimizde bizi toplayıp götüreceklerini biliyorduk. Yapayalnızdık. Üstelik İstanbul üniversitesi ve diğer üniversitelerde coplananlarla ve tutuklananlarla ilgili haberleri takip ediyor ve hakkımızı aramaktan çekiniyorduk. O dönemde bu yaşadıklarımız adaletin ne durumda olduğunu gösteriyor. Zaten bu durumda yapılabilecek çokta bir şey kalmıyor 19 yaşında bir genç kız için. Ailem her telefonda bu konuda uyarıyordu. Ya okuluna devam et ya da eve dön diye ısrar ediyordu. Mecburen tüm arkadaşlarım eğitimlerine devam ederken ben ve yüzlerce başörtülü eğitimine devam edemeyen mağdur, evlerimize dönmek zorunda bırakıldık. Görünürde fiziksel bir şiddete uğramadım, fakat tüm mağdurlar gibi ben de kendi ülkemde yaşıtlarım gibi eğitimime devam edemediğim ve devamında da bir meslek sahibi olamadığım için bu yasakların psikolojik baskısıyla yıllarca mücadele etmek zorunda kaldım. Hala o dönemdeki bu mağduriyetten dolayı yaşadığımız kayıplar bizleri etkilemektedir.
Fatma Toksoy: O dönemde Fetullahçı öğrenciler nasıldı? Onların başlarını açarak derse girmeleri sizi nasıl etkiledi?
Emine İlyas: Yasak ile ilgili uyarılar yapıldığı zaman ertesi gün peruklarıyla derslere devam ettiler birçoğunu tanımakta zorlandım. Yasak başladığında devamsızlık dahi kullanmadan başını açanlara gerçekten çok üzüldüm. Kırılma noktamız o olmuştu. Çünkü okulda yüzlerce başörtülüydük bir olup bu duruma gereken tavrı koyabilmeliydik. Ama olmadı.
Fatma Toksoy: FETÖ’nün (Fethullah Gülen) o zamanki ‘başörtüsü füruattır’ açıklaması, sizleri, okulunuzdaki dindarları ve başı örtülü kızlarımızı nasıl etkiledi?
Emine İlyas: O dönemde Fetö evlerinde kalan başörtülü üniversite öğrencileri ilk günden itibaren Fetö elebaşısının emriyle başını açtı. Bu hareket bizleri hep zan altında bıraktı. Onlar da Müslüman, siz onlardan daha mı dindarsınız, eğer haram olsaydı onlar da yapmazdı… gibi birçok sözün muhatabı olduk. En acısı da kendi ailesinden bile devletine baş kaldıran terörist muamelesi görenlerimiz oldu. O dönemde bizler onların gerçek yüzlerini gördük ve o dönemden bu yana hamdolsun onlardan uzak kaldık. Kimseye bunu anlatamadık. Ülkemizin bir kısım insanları onlara hizmet ederken biz her şeyin farkındaydık. Fakat kimseye bunu anlatamadık. Algı o kadar iyi yönetiliyordu ki sadece yıllarca katlandık, katlanmak zorunda bırakıldık.
Fatma Toksoy: 28 Şubat neydi sizce? Bir Müslüman avı mı? Din düşmanlığı mı? Neden başörtülü kızlarımız? Ve Neyi amaçladılar sizleri baskılayarak, eziyet ederek? Esas amaçları sizleri diplomasız bırakmak mıydı? Yoksa başarı diplomanızla geleceğiniz mevkilere, görevlere gelmenizi engellemek mi?
Emine İlyas: Şu anda geriye dönüp baktığımızda yapılmak istenen gayet açık ve net. 28 Şubat bir tasfiye operasyonudur. O dönemde sadece inancından dolayı başını örten kızlarımızı üniversitelerden atıp onların gelecekleri kadrolara kendilerinden insanları yerleştirdiler. Askeriyede ve diğer kamu kuruluşlarında da aynı şeyler yaşandı. Eşi başörtülü olan personelin işlerine son verildi ya da onların yükselmeleri engellendi. Yerlerine kendi emirlerinde olan Fetö mensubu kişiler yerleştirildi. Örneğin o dönemde sınıf arkadaşım olan bir erkek öğrencinin yüksek lisans sınavlarında başarı göstermesine rağmen onlardan olmadığı için engellendiğini biliyorum. Sadece bayanlarla ilgili bir durum değildi. Onlardan olmayan herkes saf dışı bırakıldı.
Fatma Toksoy: “28 Şubat Öğrenci Derneği” ismiyle bir dernek kurmuşsunuz. Bu derneği kurma amacınız ne? Kısaca Derneğinizden de bahseder misiniz?
Emine İlyas: 2014 yılında platform çatısı altında başlayan çalışmalar 2017 yılında dernek faaliyetine dönüşmüştür. Ülke genelindeki diğer mağdurların da katılımıyla, il temsilcileri ile geniş bir yelpazede hak arama mücadelesini sürdürmektedir. Derneğimiz, 28 Şubat darbesinin farkındalığının sağlanması, o dönemde üniversite öğrencilerinin yaşadığı mağduriyetlerin tespiti, giderilmeye çalışılması, kamuoyuna duyurulması ve o dönemde yaşananların unutturulmaması amacı ile kurulmuştur.
Fatma Toksoy: Bu dernek sayesinde 28Şubat yaralılarının yaralarını sarabildiniz mi? Neler yaptınız? Kimlere ulaşıp, hangi sorunları çözdünüz? Daha yapılacak şeyler var mı?
Emine İlyas: “28 Şubat Öğrenci Derneği” 2017 yılında Konya merkezli olarak kurulmuştur. Derneğimiz, daha önce sosyal medyada özellikle Facebook’ta benzer sorunları yaşayan, paylaşan ve bir birine destek olan mağdurların ortak projesi olarak vücut bulmuştur. Derneğimizin kuruluş gayesi; 28 Şubat döneminde başörtüsü mağduriyeti yaşayan ve mağduriyeti devam edenlerin tespit edilmesi, kamuoyuna duyurulması ve mağduriyetlerinin giderilmesidir. Bu amaçla bugüne kadar aşağıdaki çalışmaları gerçekleştirdik.
1- Tüm illerde mağdurları tespit etmek için envanter çalışması yaptık.
2- Sesimizi duyurabilmek adına bazı TV kanallarındaki programlara katıldık, farklı basın kuruluşlarına demeç verdik.
3-Tüm illerde STK’lardan imza topladık. Ayrıca ülkemizin farklı illerindeki mağdurlarla bir araya gelerek STK başkanlarıyla birlikte İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirdik.
4-Kamu Baş denetçiliği Kurumuna mağduriyetimizin giderilmesi için başvuru yaptık.
5-Başbakan yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, Bekir Bozdağ, TBMM İnsan Hakları Komisyon Başkanı Sayın Yeneroğlu, Milli Eğitim Müsteşarı Sayın Tekin, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanları Yalçın Topçu, Şükrü Karatepe, Mücahit Arslan ile görüşerek yaşanan sorunlar hakkında dosya sunduk.
28 Şubat Öğrenci Derneği Yönetim Kurulu olarak Cumhurbaşkanımıza derneğimizin yaptığı çalışmalarla ilgili külliyede bir dosya sunduk. Cumhurbaşkanımızın en kısa zamanda hep beraber yaşadığımız 28 Şubat darbesi ile savrulan hayatlarını iade-i itibar ile taçlandırılacağına canı gönülden inanıyorum.
Fatma Toksoy: Eminim kurduğunuz bu “28 Şubat Öğrenci Derneği” üyelerinin nice yarım kalmış derin ve kapanmayan yaraları olan acılarla dolu hayatları vardır. Geleceğe ışık tutmak geçmişe şahitlik etmek adına 28 Şubatta yaşanmış olan hikâyelerden bazılarını kısaca anlatır mısınız?
Emine İlyas: Kamuoyunda belgesellerde yazılan çizilen çok sayıda bilgi belge var. Fakat boğazımızda düğümlenen anlatamadığımız o kadar çok şey var ki. Dernek kurduğumuzda Türkiye genelinden yüzlerce telefon görüşmesi yaptım her birinin hikâyesi hemen hemen aynı. İnancıyla eğitimi arasında kalmış ve tercihini başını açmamaktan yana kullandığı için, ailesiyle arasında her zaman bir üzüntü sebebi olan bu mesele bir çıban olarak yıllarca kanamıştır.
Fatma Toksoy: Başörtüsü görünen yüzü, arkasında neler oldu? Neleri amaçladılar? Tutuklananlardan çıkamayanlar kimlerdir? Hangi suçlar isnat edildi onlara?
Emine İlyas: 28 Şubat, 1990’ların başından itibaren dindar kesim üzerinde peyderpey gerçekleştirilen ve son olarak 1997 postmodern darbesiyle nihayete erdirilen bir süreçtir. Malumunuz Madımak olayı ile tutuklanıp hala hapishanede olan insanlar var. Başörtüsü yasağı yapılan zulmün en gözle görülen şeklidir. Derin devletin kurduğu birtakım örgütler bahane edilerek tutuklananlar, namaz kıldığı hatta gümüş yüzük taktığı için açığa alınan nice memur ve hatta katsayı adaletsizliği ile ideallerini gerçekleştiremeyen nice genç bu zulmün mağduru olmuşlardır.
Fatma Toksoy: 28 Şubat’ta tutuklananlardan veya hayatı kararanlardan sizin ve herkesin mağduriyeti giderildi mi?
Emine İlyas: O dönemde yaşanılan mağduriyetlerin şu anda ne yapılırsa yapılsın telafisi mümkün değil. Hepimizin hayallerini, geleceğimizi çaldılar. Bizler, 28 Şubat süreciyle birlikte yaşanan başörtüsü yasağı olmasaydı 1990’lı yılların sonlarında veya 2000’li yılların başlarında mezun olacaktık. O dönem kamu personeli ihtiyacı ve istihdamı günümüz şartlarına göre çok farklıydı. Özelikle de öğretmen istihdamı ve ihtiyaç durumu çok farklıydı. İhtiyaç ve mezun oranı neredeyse denk olduğundan o dönem yapılan sınavlardan düşük puanlarla bile kamu görevlisi olarak atanmak mümkündü.
Bizler 2011 affından sonra mezun olabildik. Bu dönemde ihtiyaca göre mezun sayısı çok arttığından kamu personeli atanma puanları da artmıştır. Malumunuzdur ki 20’li yaşlardaki bir gencin sorumlulukları ile çoluk çocuğa karışmış 40’lı yaşlardaki bir insanın sorumlulukları aynı olmaz. Buna rağmen bizler 40’lı yaşlarımızda 20’li yaşlardaki insanlarla aynı sınava tabi tutuluyoruz.
Mevzuatta yapılacak yasal bir düzenleme ile çözümün mümkün olduğu kanaatindeyiz. Mevzuata uygun birkaç yasa teklifimiz olmakla beraber genel kanaatimiz, 28 Şubat döneminde kamu personeli ilk atamasına eş değer bir atama yapılmasıdır. O dönemde başörtüsü nedeniyle eğitimi engellenen Anadolu’da zaten zor şartlarda okuyup üniversiteyi kazanmış ve 28 Şubat darbecilerinin baskısıyla eğitimlerine devam edememiş kızlar şu anda pes etmedi. Öğrenci affından yararlanıp mezun oldular ve diplomaları ile ülkemize hizmet etmek için gerekli adımların atılmasını bekliyorlar
Fatma Toksoy: Hâlâ 28 Şubattan dolayı yatan suçsuz kardeşlerimiz var mı?
Emine İlyas: Şu anda geriye dönüp baktığımızda o dönemde 28 Şubat darbesini gerçekleştiren zihniyetin Fetö ile beraber hareket ederek binlerce insanı mağdur ettiklerine şahit olmaktayız. O dönemde 28 Şubat davalarına karar veren hâkim ve savcıların şu anda birçoğu ya yurt dışına kaçtı ya da cezaevinde yatmakta. Şu anda ceza evinde 28 Şubat döneminde ceza alan ve hala hapiste yatan mahkûmların dosyalarının açılıp yeniden yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum. O dönemde tutuklanan başörtüsü mağdurları ise tahliye olmuşlardır.
Fatma Toksoy: 28 Şubattan sonra günümüzde neler değişti? Yeterli mi bu değişim sizce?
Emine İlyas: En büyük değişiklik artık başörtüsü yasağı yok. Kızlarımız ortaokullarda bile başörtüsü takabilmekteler. Askeriye de bile başörtülü asker kızlarımız var. Namaz artık gizli saklı yapılan bir ibadet değil; hemen hemen her yerde mescit var. Daha bunun gibi yüzümüzü güldüren birçok olumlu gelişme var. O dönemin yasaklarına maruz kalan insanlar için ise:
Bazı mağduriyetler giderildi.
– Kamu görevinden atılanlara görevlerine geri dönebilme hakkı verildi, bazılarına da yaşları ilerlediği için emeklilik hakkı verildi. Ancak, bazı mağduriyetler tam olarak giderilemedi.
– Üniversite öğrencisiyken çeşitli sebeplerle üniversiteden ilişiği kesilenlere üniversiteye dönme hakkı verildi.
Bazı mağduriyetler giderilemedi.
– Kamu görevine geri dönenler (askerler dâhil) çalışması halinde elde edeceği kazanımları elde edemedi. Kamudan atılmayan bazı kişilerin görevde yükselmeleri engellenmiş olup bunların çoğu bu görevlerde hala yükselmeyi beklemektedirler.
– Üniversite öğrencisiyken üniversiteden ilişiği kesilenlere her ne kadar öğrencilik hakkı verilse de o günün şartlarında kamuya atanabilecek durumda olanlar kamuya atanamadılar. Yaklaşık 15 yıllık memur olabilecekken hala KPSS gibi sınavlarla boğuşmaktadırlar.
– Adı hiç anılmayan iş adamları o dönemde iflasın eşiğine getirilmiş, bazıları iş yerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Bu insanların mağduriyetleri neredeyse hiç giderilmedi.
– Hapislerde olan bazı insanlar başta olmak üzere yaşanan manevi buhranlar hiç giderilemeyecek mağduriyetlerdir.
– Üniversite sınavında uygulanan katsayı adaletsizliği nedeniyle mağdur olanların mağduriyetleri giderilmedi.
Mağdur olan tüm kişilere darbe yaşanmasaydı yapabileceği işler o günkü şartlar dâhilinde yeniden verilmelidir. Örneğin; varsayalım o gün girdiği bir sınavda %60 başarı gösteren biri kamuya atanabiliyorken bugün %80 başarı gösteren girebiliyor. Bu kişiden %80 başarı göstermesi değil %60 başarı göstermesi istenilmeli ve %60 başarı gösterdiği zaman başarılı sayılmalı ve atanmaya hak kazanmalıdır. Başka bir örnek; kamu kurumlarında bazı görevler için belirli yaş sınırlamaları var. O dönemin tüm mağdurları bu yaş sınırlarına takıldığında şimdiki yaşı değil 28 Şubat dönemindeki yaşı esas alınarak hesaplanmalıdır.
Özellikle 28 Şubat mağdurlarına çok tolerans gösterildiğini iddia edenler unutmamalı ki o darbe yaşanmasaydı bugün bu kadrolarda zaten bu insanlar olacaktı. Bugün çeşitli kadrolara aday kişilerin dile getirdiği eşit yarışalım gibi ifadeler dile getirirken unuttukları bir şey var. O da eğer 28 Şubat yaşanmasaydı bu insanlar zaten o kadrolarda olacaklarından bugün bu boş kadrolara aday dahi olamayacaklardı. Çünkü o kadrolar dolu olacaktı.
Fatma Toksoy: Devletten, Cumhurbaşkanımızdan 28 Şubat mağdurları ile ilgili neler, ne gibi düzenlemeler yapmalarını beklemektesiniz?
Emine İlyas: 28 Şubat Öğrenci Derneği olarak yaptığımız çalışmalar neticesinde çoğunluğu Eğitim Fakültesi mezunu olan üyelerimizin istihdamları noktasında yaşadıkları sorunlar ile ilgili yapılacak basit düzenlemelerle haklarının iade edilmesini beklemekteyiz. Bununla ilgili hukukçularla yaptığımız çalışmalar mevcut. Yaşadığımız mağduriyetler apaçıktır ve hala çözüm beklemektedir. Bu konuda gereken adımların atılması için Kamubaşdenetçimiz Şeref Malkoç Bey ile de bir çalışmamız mevcuttur. TBMM İnsan Hakları Komisyonuna da bireysel olarak başvurularımız bulunmaktadır. Derneğimiz Sivil Toplum Kuruluşlarıyla imza kampanyası düzenledi. Eğitim-Bir-Sen, İlim Yayma Cemiyeti, ENSAR, ÖNDER, İHH, KADEM, TÜRGEV, TÜGVA, AGD, TİMAV, HUDER, ASDER, , İnsan Medeniyet Vakfı, Türk Anadolu Vakfı ve daha ismini sayamadığımız birçok yerel dernek ve STK destek vermektedir.
Cumhurbaşkanımız ve AKPARTİ bugüne kadar bundan çok daha zor mağduriyetleri nihayetlendirmiştir. Tüm Türkiye’de bu yaşadıklarımız bilinmekte ve kamuoyuda bu mağduriyetlerin giderilmesi için çözüm beklemektedir. Saygılarımızla…
Fatma Toksoy: Teşekkürler Emine Hanım, umarım sesiniz en yüksek makama ulaşır ve inşallah mağduriyetleriniz tez zamanda giderilir…