Search for content, post, videos

Mülteci Çocuğun Rüyaları

                                         MÜLTECİ ÇOCUĞUN RÜYALARI [*]

Yağmur iplik iplik yağlanmış saçlarından öylece akıyor. Çıplak ayakları yer yer çamurlara bulanmış yağmur sularıyla yıkanırken ürpertiyle titriyor. Oturduğu mukavvanın rengi ıslandıkça koyulaşıyor, kaldırım taşlarına yapışıyor. Çıplakta kalan ince esmer bacaklarının tüylerini ayağa kaldıran bir üşümeyle oturduğu zemin ıslanıyor.

Rengârenk ışık seli ıslak kaldırımlara dökülürken, ekrandan yansıyan büyüleyici ışımayla gözleri kamaşıyor, perde gibi indiriyor göz kapaklarını. Derinden bir yanma, içinde karıncalanma. Gözlerini açtığında, tüm ekranı kaplamış bir hamburger. Kızarmış köftesinden mayonez ve ketçap akarken, yeşilliklerle süslenmiş susamlı buğu buğu ekmeğinden yağları akıyor. Görüntü kaybolana kadar soluğunu tutuyor, midesinde yanma artıyor. Ağzında ıslanmışlık gözleri ekrana düğümlü, ayaklarını yağmur suları yıkıyor, ensesine yapışan saçlarından ince gömleğinden içeriye doğru sular sızıyor. Sırtı, omuz başları ürperiyor ve tekrar gözlerini kapatıyor.

Yağmurun hızı yavaşlıyor sanki. Hava yumuşamış akşam ezanları şehrin üzerine doğru perde perde dağılırken, kalabalık insan seli daha hızlı hareket ediyor. Arabalar önünden kırmızı beyaz ışıklarıyla akarken akşam trafiğiyle tıkanıyor tüm yollar… Ve yolları kaplayan tüm kırmızı beyaz ışıklar donup kalıyor. Korna seslerine arabalardan ellerini kollarını uzatan insanların bağırışları karışıyor. Çocuk, bu hengâmeden sıyrılıp gözlerini tekrar ekranlara çeviriyor.

Gürül gürül yanan bir şöminenin kızıl alevlerinin yansıması ile içine ılık, sıcak bir nefes boşalıyor. O zaman derin uykulardan uyanmış gibi mahmurluğundan sıyrılmak istiyor… Şöminenin alevleriyle parlayan halıya ayakları gömülüyor. Yüzünü yakan alevler, gözlerini harelendirirken kenarda bekleyen pamuk gibi apak tüylü kedi, ayaklarının dibinde geziniyor… Alevler aniden tüm odayı kaplıyor bir yangının içinde, patlayan bombaların sesi geliyor. Bir toz bulutu yükseliyor havaya ve çığlık çığlığa insanlar koşuyorlar. Pencereye doğru koşarken ayaklarına takılan kediye bir tekme atıyor. Bu arada şöminenin içinden kıvılcımlar beyaz halının tüylerini, odadaki koltukları kaplıyor, sonra simsiyah bir duman kaplıyor etrafı… Yanan elbiselerini, saçlarını, ayaklarını söndürmek için cama doğru koşuyor çocuk.

Ekranda, tüm ekranlarda büyük bir hamburger. Saçları kıvır kıvır oldukça kilolu, yanakları pençe pençe kızarmış, iri yapılı bir çocuk ağzına hızla tıkıştırıyor hamburgeri. Yanaklarını şişire şişire adeta hiç yutkunmuyor sanki.  Ağzının kenarından akan kırmızı ketçap, iri siyah gözlerindeki parıltı… Sonra kıvır kıvır saç diplerinden kulaklarının kenarından ketçaba karışan ılık kırmızı sıvı yürüyor çenesinden aşağıya doğru.

Ekran kararıyor. Çığlık çığlığa insanlar caddelere doğru koşuyorlar çıplak ayaklarıyla. Tüm binalar yıkılıyor. Gri dumanlar kaplıyor gökyüzünü. Ağaçlar bir bir devriliyor. Güvercinlerini görüyor. Çatıda beslediği güvercinler beyaz güvercinler yıkık binalara çarpa çarpa düşüyorlar dumanlar yükselen yıkıntıların üzerine. Çocuk, molozların arasında güvecin kanatlarını buluyor kana bulanmış. Sonra annesinin leylak rengi dolaması ellerine geliyor. Onu takınca yüzüne efsunlu bir güzellik gelir, babası ne çok bakardı akşam sofralarında annesinin utançtan kızaran yüzüne. Alıp kokluyor dolamayı, anne kokusu içine yayıldıkça gözleri doluyor. Ağlamak istiyor ama boğazı düğüm düğüm. Sonra tüm yıkıntıları elleriyle, tırnaklarıyla yollardan sokaklardan kazıyıp atmak istiyor. Elleri kana bulanmış ve parçalanmış halde taşa toprağa, ağaçlara, kirden rengi bile belirsiz hale gelmiş tüm yeşilliklere, yapraklara doğru koşuyor. Elleri o zaman kocaman oluyor. Önce naylon su tabancasını buluyor. Mavi plastik su tabancasını sıkıyor, sıkıyor. Elleri uyuşuyor. Fışkıran su değil kan. Sonra babasının gece giydiği beyaz entarisini buluyor. Artık beyazlığını kaybetmiş parçalanmış, taşların molozların altında kalmış.  Çocuk, yanan gözlerini çaresiz tekrar yumuyor…

Yağmur dindiğinde yorgun bedeni öylece yığılmıştı ıslak mukavvanın üzerine. Adeta ıslak bir kedi yavrusu gibi büzülmüş, elleri bacaklarının arasında tortop olmuş, saçları kaldırım taşlarından akan çamurlu sularda dalgalanıyordu onu bulduklarında…

Hiç konuşmadı. Annem ılık banyoya götürüp güzelce yıkadı, temiz çamaşırlar giydirdi. Esmer yanakları parlıyor, saçları tel tel olmuş perçemi dökülüyordu kara gözlerine… Tüm aile etrafına toplanmış ne diyeceğini bekliyorduk. Üzerinde buharlar yükselen çorbaya baktı, baktı. Sonra ilk defa yüzüne yayılan tebessümle bize doğru gülümsedi. “Hamburger” diyordu sanki kısık sesiyle. Hepimiz birbirimizin yüzüne baktık, bir şey anlamamıştık. Ama babam gecenin geç saati de olsa hamburgeri bulup gelmişti…

Selvigül Kandoğmuş Şahin

 

[*][*] Selvigül Kandoğmuş Şahin, Kırık Zamanlar Öykü Kitabı.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *