Search for content, post, videos

Meydanlarda Dirilmek İçin Yürüyoruz

Oradaydık…

Meydanlarda yıllar önce. Yine haksızlıklar ve zulüm vardı. Yine bu coğrafya kana susamışlar tarafından tarumar edilmek isteniyordu.

Üniversite öğrencisiyken çıktık meydanlara. Hak ve özgürlüklerimiz için, yarınlarımız için. O zaman genç ve dinamik yüreğimiz, yarınlara dair umutlarımız, yüreğimizi delip geçen sevdalarımız ve bizleri dirilişe taşıyan aşklarımız vardı yüreğimizde.

Oradaydık.

Bir serçe yürekli genç kız olarak. Topluca yürüyorduk Taksim Meydanına doğru. Özgürlüğe doğru, umuda ve aşka doğru yürüyorduk.

Bosna bombalanıyordu ve biz oluk oluk akıyorduk caddeler boyu Taksimden aşağıya doğru. Bosna kana bulanıyordu. Tek vücut olmuştuk, tek yürek…

Tankların altına yatan Boşnak gençleri vardı sonra bizim acemi Müslümanlığımız. Ama inanıyorduk ve arınıyorduk şehadetlerle… Bosna bizi yeniden özümüze döndürmüştü…

Oradaydık ve özümüze doğru milletçe yürüyorduk.

28 Şubat soğuklarında yürüdük. Başörtümüzü bayrak eyleyerek. Üzerimize tanklar sürülürken yürümeye çalıştık. Okullardan atıldık. Çalıştığımız müesseselerden atıldık. Bir bir kapatıldı kapılar yüzümüze. Kendi vatanımızda parya gibiydik.

Sonra bu vatanın bağrından Anadolu’nun mümbit topraklarından gelen bir grup yiğitler liderleri; Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan Hoca’nın talebeleri iktidara geldiler.

Horlanmış, örselenmiş, ötelenmiş hiçe sayılmış milletini bağrına basan bir duyarlılıkla öylece sarıp sarmaladılar insanlarını. Yüz yıldır özgürlüğe, imanın dirilten nefesine susamış halk sarıldı evlatlarına. Tıpkı kendisi gibiydi. Yüzü, bakışları, elleri hiç yabancı değildi kendine. Onu da bir Anadolu anası doğurmuştu.

Şer odakları yıllardık bu topraklarda yuvalandılar. Amerikan uşakları. Bizim okul yıllarımızdan bu güne kadar hep riyakâr, ikiyüzlü, münafık olan Fethullahçılarla hiçbir işimiz olmadı. Onlara güvenemedik. Onların içine girmek istemedik. Bir şeyler hep engel oldu. Hissediyorduk onların yüzlerinde, o yüzlerindeki maskede var olan münafıklığı belki de. Ve oyunları bozuldu, düzenleri bozuldu açığa çıkardı onların kalleşliklerini Tayyip Erdoğan.

Şimdi meydanlardayız. Bir korkak, sinsi kedi gibi inine sığınıp kalmış Fethullah demeçler yayınlıyor hala Amerika’dan utanmasızca.

Taksim’de yıllar önce Bosna için yürümüştük mahşeri bir kalabalıkla. Düşman tanklarının altına yatan Boşnak gençleri için, katledilen masumlar için yürümüştük.

Ama bu gün aynı yollarda ve meydanlarda yürürken yüreğimiz yanıyor. Çünkü içimizden vurulmanın hüznü yakıyor bizleri. Şimdi bu milletin ekmeğini yemiş suyunu içmiş, Peygamber ocağı olarak bilinen, Mehmetçiğin masumluğunu kirleten, hainlerin tanklarına karşı yürümek acı veriyor.

İçerden vurulduk ey halkım! Kalleşçe civan delikanlılarımız, Mehmetçiğin destanlar yazan üniformasına sığınarak saldırdılar kendi halklarına. Bu acıtıyor yüreklerimizi ey halkım, dağlıyor bedenlerimizi.

Yavrular yetim kaldı, körpe şehitler var, yiğitler bir bir sürgünler gibi topraklara belendi…

Şimdi meydanlardayız ya apayrı bir uyanışla yürüyoruz. Önceki yürüyüşlerden farklı bir yürüyüş bu anlıyorum. Yanımda askılı genç kızlar al bayrağa sarılmışlar, hemen arkamda kulağında küpesi boynu dövmeli bir genç bayrak sallıyor. Yorulmuş anlıyorum çarşaflı bir grup genç kız kaldırımlara oturmuşlar.

Bu uyanış başka bambaşka bir uyanış anlıyorum. Ve oluk oluk akıyoruz yollar, caddeler boyu. Yıllardır içinde yuvalanmış, cerahat halini almış pisliklerden bu millet artık bağırsaklarını temizliyor, arınıyor.

Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın diyor ya şair. Ey paralelciler sizin yaptığınız kalleşlikle, akıttığınız kanla bu millet kendi değerlerine yürüyor özüne yürüyor. Akıttığınız kanda boğulacaksınız. Kalleşliğiniz, hainliğiniz tarih sayfalarında yerini alırken kökünüz kazınacak ve ilelebet bakamayacaksınız evlatlarınız yüzüne.

Biz mi? Bizim şehitlerimizi var. Bizim aydınlık yarınlarımız özgürlüğe, adalete, mazlumların dualarına, dünyanın üstüne üstüne yürüyen bir gençliğimiz var.

Ve meydanlardayız hala. Hala yirmi yaşındayım. Yüreğim gümbür gümbür atarken bir çağlayan gibi akıp gelen ümmetin dualarıyla buradayım. Buradayız.

Meydanlar bizi bekliyor. Meydanlarda yeniden yeniden dirilmek için haydin kurtuluşa, haydin felaha…

Selvigül Kandoğmuş Şahin

Seyyide Dergisi 45. Sayıda.  Abonelik için tıklayın.

6d57519c945e56e8c9f1

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *